Haber

İzmir’deki yangın sonrası sel tehlikesine su hasadı yöntemleriyle çözüm

İZMİR Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, ” Karşıyaka’daki yanan orman alanları öncesinde var olan bitki örtüsü, yağış sonrası yüzeysel akışı yavaşlatıyor ve tutuyordu. Böylelikle de sele dönüş riskini azaltıyordu. Yangından sonra orada çıplak bir arazi kaldı. Kışın bu çıplak arazide sel olaylarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Ancak uygulanacak su hasadı yöntemleri, toprağa kısa zamanda ve fazla miktarda düşen yağış sonrası oluşacak yüzeysel akışı yavaşlatıp, suyu depolayarak sel oluşmasını engelleyebilir” dedi.

Küresel iklim değişikliğiyle yağış yetersizliği, su kıtlığı ve orman yangınları son günlerde sıkça tartışılırken, yangın sonrası alanların ağaçlandırma çalışmaları gündeme geldi. Ege Bölgesi’nde özellikle İzmir’de yaşanan büyük yangınların ardından çıplak kalan sahalarda sel tehlikesi de arttı. İKÇÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, “Sıcaklıkların artmasının ardından şiddetlenen kuraklık ile orman yangınlarını daha sık görmeye başladık. Geçtiğimiz günlerde de İzmir’de büyük bir yangın yaşadık, büyük bir alan tahrip oldu ve geriye çıplak bir arazi kaldı. Dolayısıyla önceliklerimiz, zarar gören alanın tekrar ağaçlandırılması. Bu kapsamda İzmir Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri, bu konuda hemen etüt çalışmalarına başladı. Ancak önemli olan nokta ise yangından zarar gören sahalara birtakım farklı yöntemler ile yaklaşmak. İklim krizi ile farklı bir çağda yaşamaya başladık ve artık bu yeni duruma uyum sağlamamız gerekiyor. Yeni yöntemlerden en önemlisi, yağmur sonrası yüzeysel akışın yavaşlatılarak depolandığı, hasat edildiği ve bitkinin kullanımına sunulduğu ‘su hasadı’ yöntemleri. Su hasadı eski dönemlerde de kullanılmış ve başarı sağlanmış bir yöntem olarak karışımıza çıkıyor. İKÇÜ Orman Fakültesi olarak yanan sahalarda toprağı baklava ya da hilal olarak adlandırdığımız şekilleri uygulayarak, tekrar hayata döndürülmesi ve gerek ormancılığa gerekse tarıma, peyzaja kazandırılması için çalışıyoruz” dedi.

‘ÇIPLAK ARAZİDE SEL OLAYLARIYLA KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ’

Su hasadı yöntemlerinin, yüzeysel akışla toprağın üzerinden akıp giden suyu depolayarak bitkinin kullanımına sunduğunu ve ayrıca yaşanacak aşırı yağışlar sonrasında sel oluşumunun önüne geçilebileceğini belirten Prof. Dr. Eşen, “Baklava ve hilal setlerde, bitkiler geleneksel yöntemlerin uygulandığı sahalara göre çok daha iyi bir yaşama yüzdesi ve büyüme sergiliyor. İzmir’in Karşıyaka ilçesindeki Yamanlar Dağı’nda yangın sonrası karşımıza çıkacak sorunlardan bir tanesi de sel olacak. Çünkü iklim değişikliği ile yağışlar artık düzensiz ve aşırı oluyor. Karşıyaka’daki yanan orman alanları öncesinde var olan bitki örtüsü, yağış sonrası yüzeysel akışı yavaşlatıyor ve tutuyordu. Böylelikle de sele dönüş riskini azaltıyordu. Yangından sonra orada çıplak bir arazi kaldı. Kışın bu çıplak arazide sel olaylarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Ancak uygulanacak su hasadı yöntemleri, toprağa kısa zamanda ve fazla miktarda düşen yağış sonrası oluşacak yüzeysel akışı yavaşlatıp, suyu depolayarak sel oluşmasını engelleyebilir” diye konuştu.

‘GENİŞ YAPRAKLI TÜRLER YANGINA DAHA DİRENÇLİ’

Yanan alanlarda dikilecek ağaç türlerine de dikkat edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Eşen, “Yöremize uygun türlere ve geniş yapraklı ağaçlara öncelik verilmesi daha iyi olacaktır. Çünkü geniş yapraklı türler, iğne yapraklı türlere göre bir nebze yangına daha dirençli oluyorlar. Ilgın, erguvan, çitlembik, sandal, keçiboynuzu, meşe, dar yapraklı dişbudak, akasya ve iğde gibi elimizde bol miktarda hem kuraklığa dayanıklı hem de peyzaj değeri olan birçok doğal tür seçeneği var. Ayrıca burada yapacağımız ağaçlandırmalarda birtakım tampon zonlar kullanmak gerekiyor. Örneğin ormanların arasında ağaçlandırmalar sırasında yanıcı maddenin bulunmadığı ‘yangın emniyet şeritleri’ ile yangının ilerleme hızı düşecektir. Böylece bir alanda meydana gelen yangının diğer alana sıçramasını azaltabiliyoruz. Bir diğer önemli konu ise ‘malç’ kullanımı. Malç ile kaplanan toprakta suyun buharlaşması azalıyor ve toprağın nemini ve bitki büyümesini artırıyor ayrıca yangın riskini düşürüyor” dedi.

‘V ŞEKLİNDE MİKRO HAVZALAR AĞAÇLANDIRMADA BAŞARI GETİRİYOR’

Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle kuraklıkların daha da şiddetleneceğini belirten İKÇÜ Orman Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Toprak ise “Kuraklığın etkisiyle mevcut ağaçlandırmalardaki bazı sorunlu alanlarda, dikilen ağacın tutma başarılarıyla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. Bu duruma karşın ‘V şeklinde mikro havzalar’ yöntemi ile ilgili bir çalışma yaptık. Bu yöntemle de verimin elde edilemediği alanlarda çok iyi başarı sağladık. Böylelikle geleneksel yöntemlerle teraslara dikilen fidanların tamamı kururken, ‘V şeklinde mikro havzalar’ yöntemi ile dikilen ağaçlandırmalarda yüzde 80-90 oranında başarı elde ettik. Son zamanlarda Ege ve Akdeniz bölgesinde gerçekleşmiş olan orman yangınlarının ardından, tahrip olan alanlarda yeniden bir ağaçlandırma ve yeşillendirme çalışmaları yapmamız gerekiyor ve bazı alanlarda sorunlu oluyor. Ağaçlandırmalarda problemler olabiliyor. Su kıtlığı neticesinde de başarısızlıklara neden olabiliyor. Türkiye’de uyguladığımız ‘V şeklinde mikro havzalar’ yöntemi ile ağaçlandırmada başarılar elde edebiliriz ve yangına dirençli ormanlar kurabiliriz” diye konuştu.

Haber: Yağmur ÖNGÜN kamera Can ÇUBUKÇUOĞLU/ İZMİR,

dogansehir-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu